Kapadokya

Kapadokya; Pers dilindeki anlamıyla güzel atlar ülkesi... Atları güzel mi bilmem ama manzarası, büyüsü bir başka. Dünyada eşi benzeri olmayan bir yer. Unesco Dünya Mirasları listesine girmesi ve bir çok kaynakta mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında gelmesi çok normal...

Ekim'in ortasında Bozcaada tatil tayfamızla (bu arada tatil kafa dengi arkadaşlarla ayrı güzel) 3 gece oradaydık. Önceden Nevşehir'e direkt uçuş vardı ama şu an olmadığı için Kayseri'ye gittik. Ordan da otelin ayarladığı transfer aracıyla 1 saatte Göreme'ye vardık.   


Göreme'de merkeze yakın mesafede Harman Cave Otel’de kaldık. Tatili güzelleştiren kısımlardan biriydi otelimiz. Herşeyiyle iyiydi, tavsiye ederim. 




Kapadokya’yı gezmek için 3 ayrı günlük tur var. Kırmızı, yeşil ve mavi tur. Bizim en çok görmek istediğimiz yerler kırmızı turdaydı.Tura katılacağımızı otele haber verdik ve firma bizi sabah erkenden aldı.

İlk önce Uçhisar Kalesi’ni görmeye gittik. Kapadokya'daki peribacalarından biri ama oranın en yüksek yerinde olduğu için manzara çok güzel. 1950'lere kadar insanlar buradaki taşları oyarak yaptıkları odalarda yaşamışlar. Bizim tur vaktimiz kısıtlı olduğu için kalenin tepesine çıkamadık, bir dahaki gidişimizde buraya kendimiz gidip çıkarız umarım :)



Sonraki durağımız Göreme Açık Hava Müzesi’ydi. Kapadokya'ya gelen herkes burayı mutlaka görmeli bence. Zamanında insanlar burada kayaları oyarak ibadet, yaşam ve eğitim alanları oluşturmuşlar. Açık hava olduğu için burada gezmek ayrı zevkli. Kayaların içinde hepsi birbirinden farklı bir çok küçük kilise, manastır ve şapel var. Bizim orada olduğumuz zaman etraf biraz kalabalıktı ama çocuklarla 1 saati aşkın bir sürede hepsini gezmeyi başardık. 



Paşabağ, peribacası oluşumlarının en rahat gözlemlendiği, şekillerin en belirgin olduğu yer. Hatta bir tanesinin üst kısmındaki kaya bloğu çok ince bir yapının üzerinde durduğu için düşecekmiş gibi görünüyor. Paşabağ sessiz, sakin bir yer olduğu için keşişler burada inzivaya çekiliyormuş. Bu nedenle Paşabağ aynı zamanda Keşişler Vadisi ya da Rahipler Vadisi olarak da anılıyor. Burada bir yürüyüş yolu üzerinde peribacalarını izleyerek turlamak keyifliydi. En beğendiğim yerlerden biri oldu burası.



Yol üzerinde kısa bir süre Devrent Vadisi'ne uğradık. Burada en çok dikkat çeken şey deveyi andıran bir peribacası. Onun dışında da bir çok farklı şekilde peribacası görebiliyorsunuz. Aşk Vadisi de yine manzaranın çok güzel olduğu, insanların fotoğraf çekmek ya da çektirmek için sıraya girdikleri bir yer. Balonları buradan izlemek de güzel oluyormuş.



Avanos'ta çanak-çömlek atölyesinde çamurun nasıl çanağa dönüştüğünü izledik. Özellikle çocukların çok ilgisini çekti. Mağaza kısmı çok büyük. El yapımı seramikler çok güzel ama tabi ki çok pahalı.



Turda bütün günü Göreme-Ürgüp-Avanos çevresinde dolu dolu geçirdikten sonra akşam üstü otele geri döndük. Çok yorulduk ama çok güzeldi. Ertesi gün yeşil tura katılmayı düşünüyorduk ama gidilecek yerler çok uzaktaydı ve çocuklarla gezmek biraz zor olacaktı.
Bu yüzden Ihlara Vadisi'ni ve Derinkuyu Yeraltı Şehri'ni bir sonraki gelişimizde görme tesellisiyle ertesi gün kendi turumuzu kendimiz yaptık.

Göreme konaklamak için en ideal yer bence. Hemen hemen her otelin manzarası çok güzel. Kaldığımız otel merkeze yürüme mesafesinde olduğu için rahattık. Merkezden Ürgüp ve Avanos'a saat başı kalkan minibüslerle ulaştık. Bazen de pazarlık yapıp taksiyle gittik. 

Ürgüp'ü gezmeye merkezin biraz üst kısmında yer alan Turasan Şarap Fabrikası'nda başladık. Ancak umduğumuz gibi üretimi göremedik, sadece hafta sonu geziliyormuş fabrika, o da üretim sırasında değil. Bir rehber aşama aşama üretimi anlatıyormuş sadece. Şarap sevenler için tadım testleri yapılıyor burada, beğendiğiniz şarabı alabiliyorsunuz. Fabrikanın hemen altında Asmalı Konak dizisinin çekildiği konak var, dizinin bitişinin üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen hala popülerliğini koruyor. Konağın az aşağısında bir çok yerde methini duyduğumuz güzel manzaralı Ziggy Cafe'ye uğradık. Mekan güzel ama fiyat-performans ve servis olarak sınıfta kaldı bizim için. Aynı yoldan merkeze yürürken sağ tarafta büyük kaya oluşumları var, yine içleri oyulmuş. Biz gittiğimizde kimse olmadığı için en üstlere kadar çıkıp bol bol fotoğraf çektik.




Avanos’ta çok fazla çanak, çömlek atölyesi ve satışı yapan yer mevcut. Alabileceğiniz sonsuz çeşitte tabak, çanak, kahve fincanı, seramik vs var. Mutlaka pazarlık yapın. Bizim gittiğimiz dönem sezon sonu olduğu için %70-80’e varan indirim yaptılar.
Kış aylarında pek fazla satış yapamadıkları için ellerindekileri bitirmek istiyorlarmış.  Avanos’ta ayrıca Kızılırmak Nehri üzerindeki meşhur asma köprüye gittik. Yürüdükçe hafif sallanan, uzun bir köprü. Bayram gibi yoğun dönemlerde köprüden geçiş için uzun kuyruklar oluşuyormuş. Nehrin içinde çok fazla kaz var, çocuklar onları ekmeklerle bol bol besledi. Sadece köprü değil, bitimindeki ağaçlı yürüyüş yolu, etrafındaki çay bahçeleri bile gitmeye değer.



En güzel kısımlardan birine geldi sıra; balonlar. Tatilimize eşlik eden minikler olduğu için balon turlarına katılamadık. Her gören gibi biz de etkilendik ve sırf bunun için bile olsa ilerde yine gelmeyi kafaya koyduk. Sabahın 6'sında kalkıp günün aydınlanmasını ve balonların tek tek havaya süzülüşünü izlemek başkaymış gerçekten. Sabah ayazında otelin damına çıkıp bu manzaraya epey doyduk, bazı günler otelin tam üstünden geçti hatta balonlar. 



Yeme-içme kısmına gelirsek; kahvaltıları otelimizde yaptık, gayet iyiydi. Göreme'de Aysel Abla'da mantı yedik, fiyatı yüksek, porsiyonu küçük ve mantısı gayet sıradandı. Sedef Restoran'da yediğimiz yemekler ise orta karardı, güveçte köfte ve testi kebabını denedik. 
Çay-kahve içmek için Coffeedocia kafeyi önerebilirim. Açık kısmında çok rahat geniş koltuklarına yayılıp saatlerce oturduk. Göreme'de yemek konusundaki hayal kırıklığımızdan sonra Ürgüp'te taksicinin önerdiği Şüküroğulları bize cennet gibi geldi. Buraya kadar gelmişken yemeden olmaz tabi deyip testi kebabı, yoğurtlu kebap ve mantıyı denedik. Hepsi çok lezzetliydi. Servis, ilgi alaka her şey çok iyiydi. Ertesi gün de aynı yere gidip yedik, risk almamak için. Bu arada testi kebabı bildiğiniz tas kebap aslıÜrgüp'ün sütlü kabak çekirdeğinden almak için girdiğimiz Ürgüp Kuruyemiş'ten cevizli kümeler, fındıklı sarmalar ve daha bir çok şey alarak çıktık. Taze kabak çekirdeği de çok lezzetliydi. Burayı da tavsiye ederim. 

Kapadokya'da hava durumu güneşte ve gölgede çok değişkendi. Şansımıza hiç yağmur yağmadı ve hava hep güneşliydi ama akşamları özellikle çok soğuk oluyordu. Hava çok kuru olduğu için dudakları ve cildi kurutuyor. Paşabağ gibi bazı yerler de çok tozlu. Yağmurlu ve soğuk havalarda dolaşmak zor olabilir. Ekim ayı Kapadokya için idealmiş, bizzat denedik :)

Dönüş günü uçağımız akşam üstü olduğu için Kayseri'ye gidip bir de oranın mantısını yiyelim dedik. Elmacıoğlu'nun büyük merkez restoranına gittik. Orası aslında iskenderci ama mantısı da fena değildi. Pastırma almak isteyenlere de Pastırmacı Fikret'i öneririm.

İyi ki gitmişiz Kapadokya'ya. Yabancı turistlerin daha çok değerini bildiği, herkesin görmesi gereken bir yer. Umarım bir gün yine gider, eksik kalan kısımları tamamlarız...