Paris

Paris... Adı bile güzel gelir bana. Orayı görmeyi hep istemiştim. Yaklaşık 5 ay önce eşimle gittik, yazmak için ancak fırsat bulabildim.

Biz turla gitmek istedik ama tarihler uymadı. İyi ki uymamış. Elinize bir metro haritası ve Paris'i anlatan bir kitap alırsanız kesinlikle rehbere ihtiyaç yok. Ulaşım çok rahat, her yere metro ve trenle gidebiliyorsunuz.
Biz havaalanından otelin bulunduğu Montparnasse'a tren+metroyla ulaştık. Kaldığımız otelin adı Le 55 Montparnasse. Metroya 2 dk. mesafede, küçük, temiz ve güzel bir otel. 


Nereye gidelim diye kitaba sorduk. Eee yani bir Eiffel'i görün dedi. Invalides'te metrodan inip Eiffel'e kadar uzun bir yol yürüdük. Sokaklar çok geniş, butik dükkanların vitrinlerini izlemek bile keyifliydi. Eiffel iyi hoş da, tepesine çıkmak için sabrınızı zorlamanız gerek. Yarısına kadar çıkmak için uzun bir kuyruk, tepesine çıkmak için de 2. bir kuyruk bekliyorsunuz. Evet sonunda zirve. Kuleye hava kararınca çıkmak daha anlamlı olur sanırım. Işıklı, janjanlı Paris'i tepeden görmek daha güzel olabilir. 
Kulenin etrafında fotoğraf çektirmek isterseniz, o kalabalığın içinde kendinize bir yer bulmanız baya zor. Şöyle diyaloglar yaşayabilirsiniz: "Bir fotoğraf çekebilir misiniz?" "Tabi neden olmasın, eğer siz de bizi çekerseniz" :)





Kitap, herkesin öve öve bitiremediği Louvre Müzesi'ni tavsiye etti. Benim müzelerle aram çok iyi değil. Dolaşmaya başladıktan bir süre sonra tarih üzerime üzerime gelir. Louvre'da da aynı şey oldu. İnsanların tüm gün gezip bitiremediği dev gibi alanı biz 2-3 saatte gezdik. Görülesi bir çok resim, heykel ve sanat eseri var. 
Orda bir Mona Lisa var ki, ilgiden fena halde sıkılmış. Etrafında bir sürü turist, deli gibi patlayan flaşlar var. Biz de ona uzaktan göz kırptık. 
Müze binasının dışardan görüntüsü de harika. Ayrıca dışarda camdan oluşan bir piramit var. Akşam ışıklandırılmış hali süper görünüyor.




Champs-Elysees, benim bildiğim şekilde söylersek Şanzelize :) Metroda bu ismi gördüğümde tanıyamadım. Concorde Meydanı'ndan Champs-Elysees'ye doğru geniş kaldırımlı, yerleri sonbahar yapraklarıyla kaplı yolda yürümek çok keyifli. Biz bu yolun sonuna varıp oraya ulaştığımızda deli gibi bir yağmura yakalandık. Zor bela bulduğumuz taksiye bindiğimizde camın arkasından el salladım en son. Tekrar gidemedik, orası içimde ukte kaldı diyebilirim...





Gördüğüm yerler arasında favorilerimden biri Luxembourg Bahçeleri'ydi. Paris'teki tek güneşli günümüzde oraya gittik. Güneşin, yeşilin ve huzurun tadına vardık resmen. Kocaman bir alan. Bütün günü orda geçirmek mümkün.  Ayrıca dev ağaçlardan düşen sonbahar yapraklarına hazırlıklı olmak lazım :)





Notre-Dame ürkütücü, şaşırtıcı, devasa bir kilise. Bina inanılmaz ayrıntılardan oluşuyor, etrafında geniş bir bahçesi var. Notre-Dame sanırım bugüne kadar gördüğüm en ihtişamlı kilise.



Şehrin biraz dışında kalan bilim müzesinde (Cite des Science) ilginç icatlar gördük. Birkaçıyla baya eğlendik. El hareketlerimizi tanıyan bir makine sayesinde havada bateri bile çaldık. Müze binasının tam karşısında küre şeklinde bir sinema var. 3 boyutlu ve perde alanı 180 derece. Nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Dinazorları anlatan bir film izledik. Fransızcaydı, biz hiç bir şey anlamadık ama dinazorları gerçekten görmüş kadar olduk :)





En eğlenceli yere geldik şimdi. Disneyland Resort Paris. İki bölümden oluşuyor: Walt Disney Studios Park ve Disneyland Park. Biz burayı görmek için bir gün ayırdık ama yetmedi. Hava çok kötüydü, buna rağmen çok kalabalıktı. Her tarafta oyuncaklar, çizgi film karakterleri ve tabi çocuklar :) Yalnız, Disneyland sadece çocuklara hitap etmiyor. Bence herkes gitmeli ve heyecan, korku, eğlenceyi birarada yaşamalı. Biz upuzun kuyruklara girerek korku aletlerinin 6-7 tanesini denedik. Aklımda kalan isimlerden biri Space Mountain. Hızdan ve korkudan nefesim kesildi resmen. The Hollywood Tower Hotel de fena birşey. Bir daha gitsem binmeye cesaret edebilir miyim bilmiyorum. Asansöre biniyorsunuz ve yerçekiminden daha hızlı bir şekilde aşağıya düşüyor. İndiğimde titredim resmen ama süperdi :) 



 Paris'e gidecekler için tavsiyeler ve notlar :)
  • Biz eylül sonu gittik, İstanbul'da hava günlük güneşlikten orda buz gibiydi, bir gün hariç her gün yağmur yağdı. Belki hava serinler diye yanımıza aldığımız bütün uzun kolluları üst üste giydik. Havaya dikkat!
  • İngilizce sorduğunuz soruya Fransızca cevap alırsanız şaşırmayın.
  • Herşey çok pahalı. Aldığınız herhangi birşey için ne kadar kazıklandım diye düşünüp Euro'yu Türk parasına çevirip hesap yapmayın.
  • Hediyelik eşya konusunda tam bir cennet. Özellikle Louvre'un yakınlarında onlarca hediyelik eşya dükkanı var.
  • Ekmekler, özellikle baget olanlar ve pastalar harika. 
  • Restoranlarda kazıklanmamak için dışarı asılan menülere göz gezdirin. Gerçi çoğu Fransızca. Benim gibi bilmeden hamsili pizza siparişi vermemek için garsona menüyü danışın :)
  • Angeline çay salonu gördüğüm en güzel pastane ve tabi çok pahalı. 
  • Gezilecek birçok yer birbirine çok yakın. Yürümeyi seviyorsanız metroya binmek yerine bol bol yürüyüp yeni yerler keşfedebilirsiniz.
  • Metrolar çok eski. Çoğunda yürüyen merdiven ve asansör yok. Havaalanından şehir merkezine giderken, bavullarınız sizi biraz yorabilir.
  • Seine nehrinde gezi turuna katılamadık. Zaman ve hava engel oldu bize, içimizde kaldı. Biz de köprüden nehire bakıp, tekneyle geçenlere el salladık bol bol.
  •  Son not kendime: Umarım bir gün tekrar gideriz :)