Alexandroupoli (2), Makri

Alexandroupoli'ye ilk kez dört yıl önce, yine bu zamanlarda gitmiştik. Önceki yazım burada :) O zamanlar bahsettiğim gibi çok iyi vakit geçirip yine gidebilmeyi dilemiştik. Bu yaz Schengen vizemiz bitmeden, tatil bütçemizin son kırıntılarıyla tekrar gitme fırsatı bulduk.

Bayram tatilinin son günü yola çıktığımız için İpsala sınır kapısı çok yoğun olur diye düşündük ve Pazarkule sınır kapısına yöneldik. Ancak çok doğru bir karar vermediğimizi oraya varınca anladık. Sınırdan geçişimiz toplam 1,5 saat sürdü ve üstelik yolu uzatmış olduk :) Gerçi İpsala ne durumdaydı bilmiyoruz, bayram dönemlerinde aşırı yoğunluktan saatlerce bekleyenler oluyor. Şans işte...

Otelimiz Alexander Apartments merkezle Makri arasında, ana cadde üzerindeydi. Çok konforlu bir yer değil ama uygun fiyatı ve konumu açısından bakınca yeterli bir otel. Yakınındaki Lidl süpermarket kahvalltılık ve ara öğün ihtiyaçları için kurtarıcı bir yer. Biz bir gece kalıp dönmeyi düşünüyorduk ama gidince bir gece daha kalmaya karar verdik. Sonraki gün Alexander Apartments'te yer yoktu. Biz de Booking'den bulduğumuz en yakın ve en uygun otel olan Hotel Plotini'de kaldık. Burası gayet sade ve temiz bir otel. Ancak merkezden 20 dk kAdar uzakta, Loutrós'ta. Bizim gibi kısa süreli ve ani plan yapanlar rahatlıkla değerlendirebilir :) 

Deniz için Alexandroupoli'nin bir köyü olan Makri'nin Aya Yorgi Plajı'na gittik. Burası köyün merkezine varmadan sol tarafta kalıyor. Yolun girişindeki tabelada Aya Yorgi'nin Yunanca ismi Ai Giorgi yazıyor. Hem plajı, hem de güzel bir restoranı (onların deyimiyle tavernası) var. Plajdaki şezlong ve şemsiyeleri kullanmak için bir şey içmeniz yeterli. Denizin girişi taşlık ama biraz ilerleyince komple kum, çabuk derinleşmiyor ve soğuk değil. Yani sadece giriş kısmını aşınca denizi çok güzel. Aya Yorgi Taverna, hem deniz manzaralı masaları, hem de iç kısmındaki ambiyansı ile hoş bir yer. Biz öğle ile akşam yemeği arası bir saatte gittik. O gün dini bir bayramları sebebiyle izinli olan Yunanlar oraya akın etmişti. Biraz bekledikten sonra yer bulduk. Türkçe menüleri, hatta Türk garsonları var. Yediğimiz her şey güzeldi. Fiyatlar ortalamanın birazcık üzerinde. Aya Yorgi, hem plajı, hem de restoranıyla güzel bir gün geçirmenin garantisi :)



Sonraki gün farklı bir plaj görmek için Dikella Köyü'ne gittik. Ancak plajı ve tesisleri çok beğenmedik, yine Makri'ye döndük :)

2. gün önceki gelişimizde fırsat bulup gidemediğimiz Nisiotiko'da akşam yemeği yedik. Rezervasyon yaptırmadığımız için iç kısımda yer bulabildik. Gelenlerin çoğu Türk'tü. Vedat Milor burayı övmekte çok haklıymış gerçekten. Yediğimiz her şey çok güzeldi ama ben en çok kendi yaptıkları ekmekleri ve kabak kızartmalarıyla aşk yaşadım. Porsiyonları da çok büyük. Herhangi bir şeyin bir tabağı kesinlikle iki kişilik. Türkçe bilen, sıcakkanlı garsonları var. Yemeğimiz bittiğinde ikram ettikleri tatlıları da efsaneydi. Sadece burada yemek yemek için bile bir hafta sonu kaçamağını hak eden bir yer. 

Akşamüstleri gittiğimiz Alexandroupoli'nin merkezindeki, deniz fenerinin olduğu Dimokratias (Demokrasi) Caddesi yine kalabalık ve cıvıl cıvıldı. Çocuklar için açık havada güzel bir eğlence parkları var. Oğlum görünce sevinçten havalara uçtu :) 


Döneceğimiz gün Ağustos olmasına rağmen serin ve aşırı yağışlı bir güne uyandık. Erken yola çıktığımız için yarım saat kadar bir sürede İpsala sınır kapısından geçtik. Bu yaz böylece bitti, darısı diğer yazlara...